31 Ağustos 2012 Cuma
Çanta Modelleri
özellikle tan'ın seslendirdiği "gidiyorum şimdi elimde çanta, tüm bağlantımı kestim hayatla" bölümünü ağustos'ta birliğine teslim olacak tüm asker adayı kardeşlerime armağan etmek istediğimdir.
çok hızlı bir şekilde dile dolanan demet akalın'ın seslendirdiği bir tan taşçı şarkısıdır. öyle böyle değil bildiğin dile pelesenk oluyor meret.
incirli caddesinden geçen her 10 arabadan birinde son ses çalan, camlar açıkken evden net duyabildiğim şarkı. sürekli dinlemeye maruz kaldığımdan mıdır bilinmez sevmeye başladım.
şarkının sevilmesinde ne bestesi ne güftesi ne klibi ne de başka bir şey etkilidir. bu şarkının insanlara bir hoş, bir tuhaf gelmesinin tek sebebi içerisinde ibrahim kutluay'a bir göndermenin olmayışıdır.
haliyle insanlar demet'ten böyle bir çıkış beklemediği için şarkıyı yadırgamış ve bu da değişik şekillerde tezahür etmiştir. yoksa altında başka şeyler arayıp da kendinizi zorlamayın. bu şarkıda ibrahim yok, mesele bu.
29 Ağustos 2012 Çarşamba
Ayakkabı Modelleri
hayatımda hiç o kadar uslu oturduğumu hatırlamıyorum. gıkım çıkmadı babam gelene kadar. uykudan önceyi bile izlemedim o akşam. adile naşit'in "hadi bakalım kuzucuklar, doğru yatağa!" deyişini duyduğum an tekrar anahtar sesi duyuldu kapıda. babam gelmişti işte. gene kavga edeceklerdi... bu sefer de benim yüzümden. direk banyoya gitti babam ellerini yıkamaya, annem de çorbaları koymaya başladı. oturduk sofraya. sessizlik babamın da dikkatini çekti, sordu "hayırdır" diye... ablam bu fırsatı kaçırmadı tabi... "ayakkabılarını çalmışlar bizim salakonun kapıdan baba!" dedi tadını çıkartarak her kelimenin... ablamın umduğu gibi olmadı, babam da kızmadı. sadece onun da yüzünü sıkıntılı bir hal aldı. sanırım ilk kez duyuyordum o kelimeyi o akşam... "ay sonu" dedi babam; anlam veremedim o kelimelere o akşam ama ters birşey olmalıydı şu "ay sonu"... "yarın perşembe pazarı var" dedi annem, "ordan alırız"... o zamana kadar hiç pazardan giyim/kuşam almamışlardı bana. hep mağazadan alırdık o zamana kadar herşeyi... bu sefer pazardan alacaklardı. "olsun"du... en azından kavga çıkmamıştı. sıkıntı yeterince bunaltmıştı beni. ne olursa "olsun"du... ayakkabı mağazalarının güzel kokusu, uzun ayakkabı çekecekleri ya da alçak aynaları olmasa da olurdu bu sefer... ayakkabı olsa yeterdi...
ertesi sabah okula gidemedim haliyle, sabah babam da işe geç gidecekti ayakkabı alacağız diye ama bir sorun vardı. terliklerle o soğukta pazarda gezemezdim, evde oturdum annemle; ablamla babam gittiler pazara. yarım saat sonra naylon torba içinde bir çift ayakkabıyla geldiler. o zamana kadar hep kutuda olurdu ayakkabılarım, bu sefer naylon torbada gelmişlerdi. "olsun"du... kahverengi ve sivri burunlu, ince derili ayakkabılardı. üstünde deri parçalarından yapılmış bir süslemeyle benim yaşıma uygun ayakkabılar değillerdi. ortaokul öğrencilerine göre olanlardandı ve 2 numara kadar büyüktüler... "olsun"du... bunlardan ne krampon olurdu ne de tırmanış ayakkabısı... ama "olsun"du... ayaklarımı üşüteceklerdi ama "olsun"du... çirkindiler bu ayakkabılar, ne okul pantolonuma ne de sokak pantolonumun altına giderlerdi ama "olsun"du... "olsun"du işte...
o gün evden çıkmayıp uslu bir çocuk olarak oturdum evde. ertesi sabah okula giderken giydim ilk kez o ayakkabılarımı; çok sertlerdi, derisi bir garip kokuyordu, çok süslü püslülerdi, ayağıma vuracaklardı, çok ciddi duruyorlardı bir ilkokul öğrencisinin ayağında, arkadaşlarım dalga geçeceklerdi o kösele ayakkabılarla... "olsun"du... en azından ayakkabım vardı artık... 2 sene giydim o çirkin kahverengi ayakkabıları. dut ağacına da tırmandım, futbol da oynadım. her yağmurda sırılsıklam oldu çoraplarım... ikinci senenin sonunda sol teki yırtıldı önce... anneme söylemeyeyim dedim. biliyordum ayakkabının değerini artık ne de olsa. sonra sağ tekinin de topuğu çıktı... artık daha az kavga vardı hem evde... babama söyledim o akşam ayyakkabım yok diye, mekap aldı bana o bahar*...
28 Ağustos 2012 Salı
Halı Modelleri
oldukça pahalı olabilen günlük hayatın vazgeçilmezleridir. ancak, sade ve modern görünümlü türk malı halı bulmak, şam'da kayısı aramaya benzeyen bir eylemdir. genellikle ülkemizde üretilen halılar, türk kadının halıya işlediği duygulardan oluşmaktadır ve bunlar genellikle karman çorman duygular olmaktadır.
rüyada görüldüğünde, zenginliğin ve bolluğun ayrıca zengin arkadaşlar edineceğiniz şeklinde yorumlanan nesnedir.
ses emen nesne.. her zaman halı serili odada yapılan eylemler halı yokken yapıldığında (mesela en basitinden lambanın anahtarını kapatıp açmak) sesler arasında çok belirgin fark olduğu gözlemlenecektir..
26 Ağustos 2012 Pazar
Avize Modelleri
aydınlanma ihtiyacının lüks masrafı. edison görse "yuh lan çok abarttınız!" derdi, ediz hun: "hala mı arkadaş? beni bulaştırmayın. sadece isim benzerliği." benim gözümdeyse kimseye yaranamamanın ışıltılı sembolü, yürek yakan feryadıdır.
- abi, ben yandım başkaları yanmasın.
- sus avize, kelime oyunu yapma, geç oldu. hadi yat sen.
ben odama alicam ne zamandir bunlardan bi tane. hani beyaz, siyah, ya da renkli renkli plastik gibi olanlar var ya onlardan.
minnacik odama renk vermis olurum.
disko topu takmaktan iyidir.
evinin salonunda ışık oyunları oluşturmak isteyen, genelde sonradan görme veya gösteriş meraklılarının heves ettiği, zaruri de olmayan pahalı aksesuar.
ben onca para verip almam bunu. bırak bizim ışıklarımız da oynamayıversin.
25 Ağustos 2012 Cumartesi
Dekorasyon Bilgileri
bir donem starda yayınlanan konu olarak devleti ve burokrasinin uckagıtlarını isleyen tarık pabuccuoglunun basrolunu oynadıgı buyuk ihtimalle gotumuze girecek entryler tarzı bir baskıyla en cok izlendigi zamanda kaldırılmıs dizi...
bir yatırım aracı. koltuğu iktisadi açıdan değerlendiren pek çok kişinin aklına üretim, pazarlama ve tüketimden oluşan bir zincir gelir. bu zincirin üretim ve pazarlama grubunda dahil olanlar için kar olgusundan bahsederken aynı şeyi tüketim bölümünde yer alan kişiler için söyleyemezdik. tabiki şimdiye kadar!
bir yaz öğleden sonrası... yine cebimde çok fazla para yok. koltuğun üstünde pinekliyorum. dolapta defalarca seyretmiş olduğum dvdler, sadece kendine çalışan klima... özetle durum pekte parlak sayılmaz. bi nebzede olsa serinlemek adına bozuklukları bakkaldaki iki buçuk litre kolaya yönlendirmeyi düşünüyorum. elimi cebime atıyorum, ama o da ne? bütün bozukluklar koltuğun arasına kaçıyor. işte kırılma noktası...
büyük çoğumuz koltuğun koltuğun arasına sıkışan paralardan muzdarip olmuştur. ama o minderlerin arası oyle dar ve parmaklarımız o kadar kalındır ki, defalarca cabalar ama sonuç elde edemeyiz. sonunda yılar; 'allah'ından bul lan şerefsiz...' diyerek arama çalışmalarımızı sonlandırır ve koltuk arası kaynakları***kaderine terk ederiz. işte benim düşüncem burda başlıyor. orada kaderine terk edilen bozukluklar ciddi bir finans kaynağıdır. aynı küçüken tuttuğumuz kumbaralar gibi...
durumu daha çarpıcı hale getirmek için bir örnek ile açıklayalım.
24 Ağustos 2012 Cuma
Elbise Modelleri
yaz gelince başka bir şey giyme isteği bırakmayandır. hareket rahatlığı, topuz yapıp sokağa çıkabilmenin dayanılmaz hafifliği ne ararsan bunda. sözlük insanının kusmasına iğrenmesine rağmen altına bir babet de geçirdiğin vakit patronun 70 yaşındaki babasından bir dolu iltifat alabiliyorsun. adam "sizin gibi hanımefendinin eli öpülür" deyip bir öpücük kondurdu elime sabah sabah ki tüm gün yetti bu jest:)
insanı kendine bağımlı yapan kıyafet bu. kadınlar için en uygun kıyafet olduğunu düşünüyorum, şu sebepten; eğer spor, rahat, düz bir tarz değilse hoşlandığınız giyim biçimi, elbise bir kadın için biçilmiş kaftan. pratik, şık, her kiloda giyilebilir ve vücudun fazlalıklarını kapatmaya/düzeltmeye yardımcı olur, daha hoştur. hem de daha bir cezbedici, kadınsıdır. kışın üşürüm diyorsanız içinizden "kadınların bacakları üşümez" diye tekrarladığınızda ısındığınızı göreceksiniz. olmadı kalın bir kat ya da iki kat çorap giyerek bu problemin de üstesinden rahatlıkla gelebilirsiniz. hele hele yüzde otuz indirim başlamışken koton mağazalarına da bir göz atabilirsiniz. bir iki tane vücut şekline, zevkine ve tarzına göre elbise alıp ona göre kombinasyonlar denemeye başladıktan sonra kot giymek istemiyor insan. kot pantolon salaş, pis, özensiz hatta basmakalıpmış hissi veriyor. bu da yan etkisi.
21 Ağustos 2012 Salı
Türkiye'nin yeni moda blogu
cok guzeldir,cok duygusaldir,moda'da gorunenin otesi vardir...
her$ey ya$anir sahilinde,okuldan ciki$ta gidilir,içilir,bazen sadece cay bahcesinde oturulur.ayri bir yeri vardir moda'nin.dostluk demektir moda...belki okulum demektir,kendimi buldum ben insanlariyla,ortamlariyla.severim heryerden cok
ilerde sırf burada yaşamak için sağlam para kazanmak istediğim yer. insanlarıyla, esnafıyla, deniziyle, manzarasıyla, baharıyla, karıyla, kışıyla, balık tutan amcalarıyla, sahilde bira içenleriyle, şarapçılarıyla, çay bahçeleriyle, elele dolaşan sevgilileriyle, gidin evinizde için diyen polisleriyle, keşleriyle, yalnızlarıyla, lodosta öölesine denize bakanlarıyla hiçbiyere değişemiyceğim yer...yaşanılası...
huzur semti. cihangire benzetirim bazi bazi..
moda sokaklarinda yurumenin insana verdigi ayri bir hissiyat vardir, baska hicbir yerde hissedilemez bu kanimca. cok baskadir cok. kedileri, kopekleri ayri guzeldir. yalniz insanin tek dostudur moda. ben de burada ya$ayan, burda ya$lanmak isteyenim hep.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)